21. Yüzyıl: Hibrit Soğuk Savaş Dönemi
- Dr. Turan
- 1 Tem 2022
- 5 dakikada okunur
NATO, Reagan’ın başlattığı yıldız savaşları projesini devam ettirerek, 21. yüzyılda Avrupa’da savunma kalkanı kurarak gerçekleştirmeye yaklaşmıştır. Dolayısıyla Soğuk Savaş bitmemiş ve HSS’ye evrilmiştir. İster 1918’de ister 1946’da başlamış olsun Soğuk Savaş, bitmemiş ve şekil değiştirmiştir.
HSS kavramına geçmeden önce hibrit savaş kavramının kökenine ve tanımlamalarına bakmak verimli olacaktır. En yaygın olarak kabul edilen tanım, hibrit savaş biçiminin farklı savaş türlerinin bir kombinasyonunun kullanılmasını gerektiren karmaşık bir savaş türü olduğudur. Bu, öncelikle belirli bir aktörün politik hedeflerine ulaşması için geleneksel ve düzensiz birliklerin bir karışımını kullanmayı gerektirmektedir. Geçmişte Moğollar, Amerikan Devrimcileri ve Vietminh gibi çeşitli aktörler, bugün hibrit savaş olarak nitelendirdiğimiz strateji ve taktikleri kullanmıştır (Baker, 2020). Hoffman'a göre ise hibrit savaş; geleneksel yetenekler, düzensiz taktikler ve ayrım gözetmeyen şiddet ve zorlamayı içeren terörize eylemler ile suç düzensizliği dahil olmak üzere bir dizi farklı savaş modunu içermektedir (Hoffman, 2007:14). Hoffman'ın kavrama olan katkısı devletlerin de devlet dışı aktörler gibi hibrit savaş sürecine dahil olabilmelerini göstermesidir (Najžer, 2020). Hibrit savaş, bir hedefi baltalamak ve failin siyasi ve stratejik hedeflerine ulaşmak için geleneksel ve geleneksel olmayan, askeri ve askeri olmayan araçları harmanlayan bir yaklaşım olarak tanımlanabilir (Speranza, 2020:2). Stratejik düzeyde hibrit savaşı tanımlayan kilit kelime “eş zamanlılıktır”. Hibrit savaş, farklı askeri ve sivil unsurlar arasında aynı anda birlikte çalışabilirliği kullanma yeteneğini gerektirmektedir. Esnek yapısı ile beraber hibrit savaşın amacı gri denilen bölgelerdeki bulanık alanlarda hem geleneksel hem de geleneksel olmayan operasyonel unsurları birleştirerek rakibi aldatmaktır.
HSS’nin özelliklerine baktığımızda ise aşağıdaki hususlar öne çıkmaktadır. Yeni bir soğuk savaş dönemi gerçekleşmektedir (Schoen & Kaylan, 2015:3). Bunun adına da Hibrit Soğuk Savaş (HSS) dönemi denilebilir. Hibrit’tir çünkü siber savaştan, yapay zekâ mücadelesine, uzaydaki mücadelelerden teknoloji yarışına kadar bilinen Soğuk Savaş’tan farklı olarak hibrit özellikler söz konusudur. Ayrıca tam netleşmemiş kutuplar bulunmaktadır. Bir tarafta Çin diğer tarafta ABD ve bunların etrafına belirsiz bir şekilde kümelenen devletler vardır.
ABD’nin dünya çapındaki askeri, diplomatik, siyasi, ekonomik ve ideolojik etkisi gerilemektedir (Schoen & Kaylan, 2015:306). Amerika kendini giderek izole etmektedir (Schoen & Kaylan, 2015:307). İki kutuplu (ABD’nin bir tarafta olduğu, diğer tarafta da Çin’in bulunduğu bir çift kutupluluk) bir uluslararası güç dağılımı söz konusudur. Her ne kadar kutuplara dağılımlar oluşmamış olsa da iki kutupluluğun oluşma sürecinde olduğu söylenebilir. ABD’nin Soğuk Savaş sonrası dönemdeki hegemonyası gerilemiştir. Her ne kadar askeri olarak dünyanın çeşitli yerlerindeki üsleri sebebiyle askeri hegemon konumu bulunsa da –ki 21. yüzyıldaki Afganistan ve Irak tecrübeleri göstermiştir ki artık ABD benzer maceralara girişemeyecektir, çünkü ekonomik ve siyasi yükünü ABD kaldıramaz; dolayısıyla askeri hegemon konumu da sallantıdadır.- ekonomik anlamda hegemonyası aşınmıştır. Birinci karakteristik de bu noktada ortaya çıkmaktadır: Askeri yönden hegemon ABD ve ekonomik yönden hegemon Çin kutupları bulunmaktadır. ABD hegemonyası gerilemiştir (Huntington, 1993). Herhangi bir savaş olmadan Soğuk Savaş bitmiştir ve -her ne kadar ABD’nin 2001’e kadar tek hegemon olması durumu olsa da- HSS dönemi başlamıştır.
Askeri anlamda ABD’nin hegemon konumu devam ederken, ekonomik anlamda Çin’in yükselişi ve hegemon konuma gelişi devam etmektedir. Batı medeniyeti (ABD özelinde) ve Doğu medeniyeti (Çin özelinde) söz konusudur. İdeolojilerin etkisi 21. yüzyılda azalmıştır. Kapitalizmin baskın karakteri ortaya çıkmıştır. Fakat son 2008 dünya ekonomik krizi ile ekonomik liberalizm yani kapitalizm de sorgulanmaktadır.
Tek başına Batı dünyasının güvenlik birimi NATO kalmıştır. Varşova Paktı ortadan kalkmıştır. Yerine de yeni bir güvenlik oluşumu ortaya çıkmamıştır. Her ne kadar Şangay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ) ortak askeri operasyonlar yapsa da, NATO gibi aktif bir rolde değildir henüz. SSCB dağılsa da Rusya askeri kapasitesini (örneğin nükleer silahları) devam ettirmiştir (Duffield, 1995). Her iki grupta da -ABD ve Çin- nükleer silahlara sahiptir. Çin ve ABD siber savaş alanında da mücadele içindedir (Schoen & Kaylan, 2015:XVI).
İnternet ve sosyal medya çok gelişmiştir ve insanlar arası ilişkiler ve iletişim çok üst düzeydedir. Ekonomik anlamda çok ciddi bir karşılıklı bağımlılık söz konusudur. Vekâlet savaşları fazla bulunmamaktadır. Kimlik temelli devlet içi çatışmalar söz konusudur. Doğu Avrupa NATO’nun genişlemesi ile Batı bloğuna katılmıştır. İdeolojik mücadele geride kalmış olsa da askeri ve ekonomik mücadele devam etmektedir. Küreselleşme, ulaşım ve iletişim teknolojileri çok gelişmiştir.
1992’de SSCB’den dağılan devletlerle ulus devlet sayısı (179)’a çıkmıştır (UN, 2020). 2011’de son olarak Güney Sudan’ın bağımsızlığı ile (193) tane ulus devlet bulunmaktadır (UN, 2020). Bağımsızlık mücadelesi yapacak sömürge devlet kalmamıştır. Lâkin devlet içi çatışmalar -genellikle kimlik temelli olmak üzere- söz konusudur.
Günümüzde sistemde iki kutup bulunduğu söylenebilir. Materyal güç dağılımı sebebiyle sistem neo-realizmle açıklanabilir. İçinde bulunulan döneme kültür ve medeniyet noktasından bakılırsa da iki farklı kültür-medeniyet (Doğu ve Batı) bulunduğu için inşacı açıdan da yaklaşılabilir.
Bağlantısızlar tarzı üçüncü bir blok yoktur. Bunun yerine iki kutba (ABD-Çin) bölünen bir dünyada güç dağılımı söz konusudur. Medeniyetler arası çatışma tezi ile bu dönem açıklanabilir (Huntington, 1993). Sallantıda da olsa bir liberal ekonomik ve siyasi düzen vardır, fakat Soğuk Savaş dönemindeki gibi ABD liderliğinde değildir. Schoen ve Kaylan’a göre bir çeşit NATO’ya alternatif olabilecek bir oluşum olan Şangay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ) Haziran 2001’de kurulmuştur (Schoen & Kaylan, 2015:12). Vladimir Putin ŞİÖ’yü “Varşova Paktı’nın yeniden doğuşu” olarak adlandırmıştır (Schoen & Kaylan, 2015:12).
Belli olmayan iki kutbun oluşma süreci güç eşitsizliği yaratmakta ve güçler arasındaki mesafeyi arttırmaktadır. Güçler arası mesafe arttıkça savaş ihtimali de artmaktadır (Mearsheimer, 1990). Mearsheimer’a göre iki kutuplu Soğuk Savaş çok kutupluluğa göre daha barışçıldı (Mearsheimer, 1990). Bu sebeple Çin ve ABD etrafındaki kutupların bir an önce oluşması daha barışçıl bir dünya için gereklidir. Belirsizliğin yarattığı bir gerilim söz konusudur.
Çin’in “kuşak-yol” projesi, tarihte İpek Yolu’nun yarattığı etkiye benzer köklü değişimler yaratarak, Uzak Doğu’yu Avrupa’ya bağlayan bir rol oynayabilir. Çin ayrıca Afrika’da da ekonomik yatırımlar yaparak kıtada etkin olmaya başlamış durumdadır. Bu durumlar göz önüne alındığında, ABD bir tarafta ve Çin diğer tarafta bir kutuplaşma görülmektedir. Ortada da bölünmüş bir Avrupa vardır. Ayrıca Ortadoğu’da da durum benzer şekilde bölünmüşlük arz etmektedir.
ABD Ortadoğu’dan çıkarak “Pivot to Asia” (Asya’ya dönüş) söylemi ve eylemi ile gözünü Çin’e dikmiştir. Çünkü son Suriye krizine yaklaşımı çekimser olmuştur. Ve vekâleti de YPG/PKK terör örgütüne bırakmıştır. Denilebilir ki 1956 Eisenhover Doktrini ile girdiği Ortadoğu’dan “Pivot to Asia” doktrini çerçevesinde çıkmaya başlamıştır.
Soğuk Savaş dönemi ve içinde bulunduğumuz Hibrit Soğuk Savaş (HSS) dönemi birçok farklılıklar ve benzerlikler barındırmaktadır. Bunlara yukarıda detaylarıyla değinildiği için burada değinilmeyecektir. Şu hususlar Soğuk Savaş ve HSS arasındaki farklılık ve benzerlikler olarak öne çıkmaktadır:
Soğuk Savaş döneminde SSCB-ABD arasında ekonomik bir karşılıklı bağımlılık yok iken, HSS’de Çin ve ABD arasında ekonomik karşılıklı bağımlılık söz konusudur. Ticaret savaşları bulunmaktadır. ABD ve NATO Asya-Pasifik’e donanma kaydırmış ve Çin’i çevreleme yönünde hamleler yapmaktadır. Çin’in ABD’ye göre göreli olarak ciddi bir ekonomik yükselişi söz konusudur. ABD askeri harcamaları 2016’dan 2019’a %25 artmıştır. Dünyadaki askeri harcamaların %36’sı ABD’dedir.
ABD Çin’e karşı geleneksel olan/olmayan yöntemleri bir arada kullanmaktadır. Geleneksel olmayan cephelerden birisi de teknoloji cephesidir. Çin siber teknoloji gibi alanlarda öne çıkarak hibrit bir mücadele tarzına daha eğilimlidir. Bu durum sınırsız bir küresel hegemonya rekabeti ile bir araya geldiğinde daha karmaşık bir hal almaktadır. Ticaret cephesinde Kuşak Yol girişimi Çin’in Avrupa’nın içlerine kadar götürecek bir projedir ve ABD’nin elini zayıflatmaktadır.
Yukarıda sıralanan ve metin içinde detaylı olarak açıklanan hususlara bakıldığında görülecektir ki; 21. yy özellikle 11 Eylül 2001 sonrası ABD-Çin kutuplarının belirginleştiği fakat tam oluşmadığı bir Hibrit soğuk Savaş dönemi içine girmiştir. Bu dönem ABD ve Çin arasında devam eden hegemonya mücadelesinin yeni bir kavramsal çerçeve üzerinden anlaşılabileceğini göstermektedir.
Teknolojiden uzay silahlanmasına ekonomiden askeri mücadeleye kadar hemen her alanda devam eden mücadele Soğuk Savaş benzeri bir karakteristik göstermekle beraber aynı zamanda hibrit savaş özelliklerine de yakın bir eğilim içerisinde hareket etmektedir. Dolayısı ile ABD ve Çin’in 21. Yüzyıldaki büyük güç mücadelesinin büyük oranda Hibrit Soğuk Savaş çerçevesi içerisinde hareket edeceğini söylemek mümkündür.
Kaynak: Hüseyin KORKMAZ, İdris TURAN, 2021, “Analysis of the Competition Between China and the US in the 21st Century from the Perspective of the Concept of Hybrid Cold War”, Anadolu Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Cilt: 21, Sayı: 2, ss. 367-390.
Comments